7 Haziran 2013 Cuma

zucotty park ve gezi park


http://donuz.com/2011/11/05/new-york-sogugu-wall-street-eylemcilerini-etkilemeye-basladi/

 Occupy Together (Birlikte İşgal Et ) ile Gezi parkı  benzerlikleri ve farkları :

Her ikisi de
  1. Mekan olarak parkı seçti ve sahiplendi . ( amerikada  Zuccotti park )   parka çadır kurup yerleşti ve orayı benimsediler .
  2. mekanı sahiplenmek için eylem sonrası temizlik yaptı . 
  3. Facebook ve twitter üzerinden örgütlendi.
  4. Zamanlama olarak  halkın öfke birikimini bekliyorlar ...
  5. FBI ve Türk hükümeti her iki eylemcilere terörist dedi ..
  6. Daha çok 30 yaş altı ve düzene karşı  her kesimden  gençleri örgütledi ...
  7. Park içine kütüphane yaptı yemekhane duş gibi.
  8. Devrim tv lerde gösterilmeyecek dediler.
  9. Biz halkız ve çoğunluyuz dediler siyasi değiliz imajına çok özen gösterdiler .
  10. Sosyolojik tabanı  kapitalizm karşıtı ve hükümet ile sorunlu pek çok kesimi kapsıyor ...
Kütüpahaneye  ve spor yapan - müzik yapan - ağacı savunan gençlere yapılan polis şiddeti diğer insanları olayın içine çekiyor ....



FBI’a göre, “Wall Street’i işgal et” hareketine katılanlar terörist
Eylül 2011de ABDdeki sosyal eşitsizliğe karşı yürütülen protestolar için FBI tarafından “yerel terörizm” suçlamasıyla soruşturma açıldığı gün yüzüne çıktı.

FBI’ın ABD ’nin New York kentinde sosyal eşitsizliği ve ekonomi politikalarını protesto için 17 Eylül 2011’de başlatılan ‘Wall Street’i İşgal Et’ hareketini ‘suç faaliyeti’ ve ‘yerel terörizm’ olarak değerlendirerek soruşturma başlattığı ortaya çıktı.
Sivil Adalet için Ortaklık Fonu’nun ele geçirdiği 112 sayfalık belgelere göre, FBI hareketin hedefindeki bankalar dâhil özel şirket temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdi. Belgelerin ‘buzdağının görünen ucu’ olduğu yorumu yapılırken, örgüt yöneticisi Mara Verheyden-Hilliard da, “Bu belgeler FBI’ın ülke çapında hareketin barışçıl protestocularını gözetlediği, izlediği ve haklarında rapor tuttuğunun bir kanıtı” dedi. Eylülde de FBI’ın harekete ilişkin takip belgeleri Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği tarafından ele geçirilmişti. FBI, soruşturmanın ‘özel hayatı ihlal etmediğini’ savunmuştu.
Protestocular susturulmaya çalışılıyor
Protestolar sırasında ABD çapında 6 binden fazla protestocu göz altına alınmıştı. Son 30 yılın en büyük isyanı olarak nitelendirilen protestoların, son yıllarda kurulan ekonomik düzene karşı ilk baş kaldırı niteliği taşıması önem taşıyor. Kurulan kapitalist sistemde, işsizlik sorununun her geçen gün artmasına çözüm geliştir(e)meyen ABD hükümetleri, bilgi çağında gelir dağılımındaki eşitsizliği artık gizleyemez duruma geldi.
Tabii bunda teknolojik gelişmeler ve internetin hızla yayılmasıyla artan iletişim olanakları yatıyor. Google’ın açıkladığı şeffaflık raporlarında Türkiye’nin de yer aldığı “En fazla içerik kaldırılmasını talep eden” ülkeler sıralamasında ABD’nin her zaman üst sıralarda yer alması bir tesadüfün eseri değil. Mevcut duruma karşı sesini yükseltmeye çalışanlarsa sert müdahalelere maruz kalıyor ve susturulmaya çalışılıyor.
 

 

Wall Street’te başlayan ve önce ABD’ye, sonra tüm dünyaya yayılan işgal hareketi İstanbul’da da örgütleniyor. Daha önce 15 ve 30 Ekim’de Taksim Meydanı’nda buluşan grup, ilk ciddi eylem denemelerine girişmiş durumda.
Dünya finans piyasalarının merkezi maiyetindeki Wall Street’te başlayan isyan İstanbul’a ulaştı. Finans sermayesine hakim olan %1’in baskılarına daha fazla boyun eğmek istemeyen %99’un başlattığı eylem kısa zamanda dünyanın her yanında taraftar toplamış, 15 Ekim’deki küresel işgal çağrısıyla birlikte New York’taki işgal, dünyadaki diğer finans merkezlerine sıçramıştı. Aynı çağrı üzerine, aktivistler İstanbul’da da bir araya gelmiş, işgal hareketinin İstanbul ayağını planlamaya başlamışlardı. 30 Ekim’de yeniden Taksim Meydanı’nda buluşan grup, ilk ciddi eylemlerine ise bu akşam saat 20 sularında başladı.
Akşam saatlerinde Taksim Meydanı’nda toplanan grup, döviz ve pankartlarını konuşlandıkları yere yerleştirdiler. Beraberlerinde getirdikleri karton ve kalemlerle ise farklı bir yöntemi uygulamaya koydular; halkın kamusal alanda sesini duyurabileceği çağrısı üzerine, etraftan geçenler boş kartonlara dertlerini, istek ve dileklerini yazmaya başladılar.
%99’un sesini yükseltmeye başlayan gruba ise yoğun bir halk desteği var. Taksim Meydanı’nda, Cumhuriyet Anıtı’nın karşısındaki havuzun önünde konuşlanan eylemciler halkın sorularını yanıtlıyor, eylemi ve amaçlarını anlatıyorlar. Etraftan geçenler ise kendilerine sunulan fırsatı değerlendirmek konusunda çekingen davranmıyor; çok sayıda kişi kartonlara kendi sorunlarını ve isteklerini yazıyor.
Taksim Meydanı’nda sabahlamayı düşünen grup, talep ve şikayetlerini iletecek halkın ve eyleme katılacak aktivistlerin desteğini bekliyor.
Buradan da bir kaç fotoğrafa göz atabilirsiniz.
Aşağıda ise Hakan Tosun’a ait çalışmayı bulabilirsiniz.


ABD’nin finans merkezi Wall Street yakınlarındaki Liberty Parkı’nda, ülkedeki ekonomik kriz, artan işsizlik oranı ve bozulmuş siyasi yapıya bir tepki olarak doğan “Occupy Wall Street” hareketi, 17 Eylül’den beri sesini duyurmaya çalışıyor. Medya organlarında kendine yer bulamayan bu muhalif hareketin yayılmasında ilerici sanatçı ve düşünürlerin payı büyük.
Fakat hareketin medyaya sızabilmesini sağlayan en büyük pay New York polisinin. Polis, eylemcilerden Brooklyn köprüsünü kapatmaya çalışan 700 kişiyi tutuklayınca, Wall Street protestoları haber niteliği kazandı ve sesini daha geniş kitlelere duyurdu.
Peki nedir bu Occupy Wall Street hareketinin içeriği?
Sözcüler, “merkezsiz ve lidersiz hareket” olma özelliklerinin altını çiziyorlar. Şu an için belirli bir politik duruş sergilemeseler de, bir arada olmanın önemine dikkat çekiyorlar. Ayrıca Arap Baharı’ndan etkilendiklerini de inkar etmeyen bu hareket, genel olarak ülkedeki siyasi ve ekonomik sorunlardan, sosyal eşitizlikten, hükümetin baskıcı iç ve dış politikalarından rahatsız olan ve bu duruma seyirci kalmak istemeyenlerin oluşturduğu muhalif bir topluluk olarak tanımlanabilir.
İleri demokrasinin kalesi olarak gösterilen ve hak-hukuk vaatlerinin deyim yerindeyse havada uçuştuğu fakat uygulamada (özellikle ABD dış politikasında) vücut bulamayan bir ülkede böyle bir hareketin yükselmesi, bir çok çevre tarafından umut verici olarak karşılanıyor. Ancak eylemcilerin politik duruş ve amaçtan yoksun olmaları, hareketin nereye doğru evrileceği sorusunu beraberinde getiriyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder