Tahrir neden Taksim değil biliyor musunuz?
Taha
Dağlı
Uluslararası Gündem-Haber 7
Uluslararası Gündem-Haber 7
Giriş: 03 Haziran
2013 17:29 6,345 Okunma Güncelleme: 03 Haziran 2013 17:15 2 Yorum
Tahrir Taksim ise, Başbakan Erdoğan da, diktatör
müdür? Türk polisi şebbiha mıdır yoksa baltacı mı?
Arap Baharına imza
atanlar, Türkiye'yi model aldıklarını söylerken; bizim yıllardır aşağıladığımız
Arapların Baharını örnek almamız, en başta Arapları şaşırtmıştır herhalde.
Tunus'ta, Mısır
Tahrir'de, Libya'da ve Suriye'deki ayaklanmaları, şiddet olaylarını, iç
savaşları, ilk başladıkları günden itibaren izleyen, yüzlerce haber yapan,
100'ün üzerinde röportaj yapan bir gazeteci olarak Tahrir'i Taksim'e benzetip,
Taksim'den bir Tahrir çıkar mı diye hesap edenlere, bazı hatırlatmalarda
bulunmanın faydalı olacağına inanıyorum.
2011'in ilk
günlerinde Tahrir Meydanında tarihi bir direniş vardı. Kime karşı Hüsnü
Mübarek'e karşı. Bu direniş kazandı, Mübarek kaybetti. Hatıralarda hep El
Cezire'nin sabit kamerasından 24 saat yapılan o canlı yayın görüntüleri kaldı.
Ama sonrasında Tahrir Meydanında neler oldu?
Mübarek bir
diktatördü, ülkesinin tüm gelir kaynaklarını aile şirketleriyle cebe indiren,
halkını fakir bırakan bir devlet adamıydı. Bu yönüyle Mısır halkının nefretini
kazandı. İsrail ile işbirliği yapıp, İsrail Gazze'yi bombaladığında,
Filistinlilerin tek çıkış noktası olan Refah Sınırını kapatıp, Filistinlileri
ölümle baş başa bıraktığında da Mısırlılarla birlikte tüm Ortadoğu
coğrafyasının nefretini kazandı.
Evet Mübarek
diktatördü çünkü onun karşısında bırakın kendisine ‘katil' diyecek bir
muhalefet partisi liderini, yan bakmaya cesaret edebilen bile yoktu. Çünkü ona
yan bakanlar, demir kafeslerin içine konulup, yargılandıktan sonra zindanlara
atılıyor ya da Mısır'ı terk etmek zorunda kalıyorlardı.
Libya'da Kaddafi,
Tunus'ta Zeynel Abidin bin Ali ve Suriye'de Beşar Esed de üç aşağı beş yukarı
öyleydi.
Mübarek, Tahrir'de
devrildi. Bine yakın kişi öldürüldü. O günlerde Tahrir Meydanına, atlarla,
develerle, ellerinde satır, bıçak taşıyan çeteler girdi. Rejimin panzerleri,
direnen göstericileri ezerek öldürdü. Katliam emirlerini verenlerin yargı
süreçleri halen devam ediyor. Bazı savcılar yeni deliller bulup, dava açıyor,
bazı hakimler davaları bırakıp kaçıyor.
Benzer manzara
Libya'da Kaddafi'ye karşı ayaklananlarda da vardı, Suriye'de de. Bu ülkelerde
ayaklananların üzerine hiçbir zaman biber gazı sıkılmadı, direk ateş açıldı.
Çünkü bu rejimlerin mühimmat depolarına biber gazı hiç girmemişti. Hatta
Suriye'de Beşar Esed'i savunanlar dediler ki, “bizim ülkemizde böyle olaylar
olmazdı o yüzden asker hazırlıksız yakalandı, biber gazı, gaz bombası,
ellerinde yoktu, keşke olsaydı mermi yerine onları sıkarlardı”.
Tahrir'de Mübarek'e
karşı ayaklananlar, Taksim'dekiler gibi tek bir siyasi partinin eylemcileri
değildi. Müslüman Kardeşler, Selefiler, Liberaller, Solcular ve Kıptiler birlik
oldular Mübarek'i devirdiler. Sonra seçim yapamadılar, askeri vesayetle uğraştılar.
Zar zor seçim yaptılar, Müslüman Kardeşleri başa getirdiler. Bu kez Tahrir'de
seçimi kaybedenler ayaklandı, ‘neden biz değil de Müslüman Kardeşler seçildi'
diye olaylar çıktı. Mübarek'e karşı ayaklanırken, Mübarek'i devirmek için
tanıdık tanımadık herkesle ortak olarak provokasyona gelenler, devrim
tamamlandıktan sonra, birbirlerine girdiler.
Sırf bu kavga
yüzünden Port Said kentindeki bir futbol maçında tam 74 kişi hayatını kaybetti.
1 Şubat 2012'deki bu olaydan sonra Mısır'da futbol ligleri tatile girdi. O
maçın davası sonuçlandı, idam kararları çıktı, bu kez idama mahkum edilenlerin
aileleriyle, kurban yakınları birbirine girdi, ülkedeki çatışma ortamını devam
ettirdi.
Tunus'ta Zeynel bin
Abidin Ali, Mısır'da Müberek, Libya'da Kaddafi devrildi. Tunus'ta da Müslüman
Kardeşler seçildi bu kez laikler ayaklandı. Libya'da da seçim oldu, iktidardan
pay alamayan aşiretler ayaklandı. Çünkü artık herkes silahlıydı. Suriye'nin yarın
ne olacağını ise kimse kestiremiyor.
Arap Baharı,
diktatörleri temizledi ama sonrası sancılı oldu. Hala bir düzene kavuşamadılar
çünkü devrim sonrası süreci iyi yönetemediler, kontrol edemediler.
Şimdi Taksim'den
Tahrir hesabı yapanlar bunları iyi bilmeli. Başbakan Erdoğan, Mübarek ile de
Kaddafi ile de Eset ile de kıyaslanamaz. Eset ile mukayese edenlere Avrupalılar
bile nasıl tepki verdi, gördük. Türk polisi de, her Arab'ın korkulu rüyası olan
Mısır'daki baltacılarla, Suriye'deki şebbihalarla kıyaslanamaz.
Türk göstericiler de
Arap göstericilerle bir tutulamaz. Çünkü Arapların başlarında diktatörler
vardı, sandığa gitseler, oy atabilecekleri başka parti bulamazlardı, bulsalar
oy atamazlardı, atsalar, öldürülürlerdi.
Türk göstericiler
Arap göstericilerle kıyaslanamaz çünkü Araplar, yeşil alan, ağaçlık, park
vesaireyi Allah ne verdiyse oradan bilirlerdi, hükümetleri şehirlerine yatırım
falan yapmazdı. AVM'leri olsa, elektrikleri çalışmaz, yürüyen merdivenleri
yürümezdi.
Türk göstericiler
Arap göstericilerle kıyaslanamaz çünkü Arapların yandaş diye fişleyebilecekleri
medyaları yoktu. Sosyal medyaları vardı onu da yalan haber yaymak için
kullanmazlardı.
Yine kıyaslanamazlar
çünkü Arap göstericiler Cuma günleri Cuma namazı çıkışlarında camileri buluşma
noktası olarak kullanırlardı, bazı provokatörler gibi Valide Sultan camine
girip, içerde ihtiyaçlarını gidermez, sırf birileri gelsin de kan dökülsün diye,
kutsal mekanlara boş içki şişeleri bırakmazlardı.
Sonuç olarak Arap
Baharı, Türk Baharına; Başbakan Erdoğan, diktatörlere; Türk halkı Arap halkına,
Türk polisi de Arap rejimlerinin işkence timlerine benzetilemez. Bunun en somut
örneği de bugün gideceğiniz her hangi bir Arap ülkesinde her hangi bir siyasetçiyle
konuştuğunuzda size söyleyeceği “Türkiye'yi, Türk demokrasisini model alıyoruz”
cümlesidir çünkü bu, diktatörleri deviren ya da devirmeye çalışan Arapların en
bilinen söylemidir.
Bir asırdır,
aşağıladığımız, hor gördüğümüz, ‘satılmış' diye yaftaladığımız Arapları,
onların silkinip bizi örnek aldıkları bir dönemde model almak Arapları bile
güldürüyordur.
Kaynak
<http://www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/1034374-tahrir-neden-taksim-degil-biliyor-musunuz>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder