Klavye delikanlılığı mı, devrimin anahtarı mı?
Bilgisayar başında oturarak dünyayı değiştirmek mümkün
müdür? Sokak göstericileri mi, yoksa dijital aktivistler mi daha etkili?
Dijital aktivizm konusunu masaya yatırdık
Gereğinden fazla ciddiye alanlar ve aşırı
küçümseyerek hakkını teslim etmeye bile yanaşmayanlar... Konu dijital
aktivizm olduğunda, halimiz özetle budur sevgili okurlar. İlk grup,
belirli günlerde profil fotoğrafını değiştirip, "Anlayana..." ibaresiyle
sona eren tepkisel mesajlar yazarak dünyayı değiştirebileceğine inanır.
İkinci grupsa 'klavye delikanlısı' olarak tanımladığı ilk grubu
çoğunlukla "Hak internette değil, sokakta aranır," sözleriyle aşağılar,
eleştirir. Peki gerçek nedir? Bilgisayar başında oturarak dünyayı
değiştirmek mümkün müdür? Sokak göstericileri mi, yoksa dijital
aktivistler mi karar mekanizmaları üzerinde daha etkilidir?
Manipülasyona maruz kalmadan internet aktivisti olunabilir mi? Arap
Baharı, sosyal medya olmadan düşünülebilir mi? Dijital aktivizm konusunu
artıları ve eksileriyle masaya yatırdık.
Olumlu yanları:
Yemek siparişini, alışverişi, bankacılık işlemlerini internet üzerinden
halleden bir nesil ya da nesiller bütünü haline geldiğimiz bir gerçek.
Yani gündelik yaşam dijital dünyayla ziyadesiyle iç içe geçti. Bu
durumda insanların tepkilerini göstermek için interneti araç olarak
kullanmalarını yadırgamamak gerek. Hatta 12 Eylül sonrası ebeveynlerinin
"Aman evladım konuşma, olaylara karışma," nasihatleriyle büyüyen
gençliğin, internet ortamında da olsa, tepki gösterdiğini görmek olumlu
bir gelişme.
Geçmişte toplum vicdanını yaralayan olaylara yalnızca kendini
bilinçlendirmiş belli bir kesim tepki verirken, bugün sosyal medya
aracılığıyla tepki gösterenlerin sayısının arttığını görüyoruz. Bu yeni
kitle arasında, yalnızca internetle yetinmeyip sokağa çıkanlar da
mevcut. Özetle internet aktivizmi, sokakların gücünü azaltmıyor,
artıtıyor. Eleştirel tabirle 'fildişi kulelerinden' tepki göstermekle
yetinen internet aktivistleriyse, sokağın tepkisine kamuoyu gözünde
meşruiyet kazandırıyor.
Günümüzde dijital tepkiler de sokak eylemleri kadar ses getirebiliyor.
Çünkü gazeteciler, artık gündem toplantıları öncesinde Twitter'da
nelerin konuşulduğuna göz atıyor. Yani sosyal medyada tartışılan
mevzular, gazetelerin ve haber bültenlerinin de gündemine giriyor. Hatta
ABD'deki Siyaset, Demokrasi ve İnternet Enstitüsü'ne göre, daha fazla
kişiye ulaşabildikleri için, internet aktivistleri karar verici
mekanizmalar üzerinde sokaktaki aktivisterden yedi kat daha fazla etki
gücüne sahip.
İnternet aktivizminin gücü, siyasetçilerin yanı sıra güvenlik güçlerini
ve şirketleri de daha dikkatli davranmaya itiyor. Örneğin ABD'de her
yıl polis tarafından şüpheli görülerek öldürülen çok sayıda silahsız
siyahi gençten biri olan Trayvon Martin için geçen yıl yürütülen ve
ünlüler tarafından da desteklenen sosyal medya kampanyası, güvenlik
güçleri üzerinde hatırı sayılır bir baskı yaratmayı başardı. Benzer
şekilde şirketler de sosyal medyada kendilerine gösterilen tepkilere
yanıtsız kalmanın imajlarına zarar verdiğini görüp, bu eleştirileri
yanıtlamak, sorunları ortadan kaldırmak için sosyal medya birimleri
kurdu.
Arap Baharı'nda da görüldüğü üzere, sosyal medyanın organizasyon
kabiliyeti, kitlelerin kısa sürede sokağa dökülmesini mümkün kılıyor.
Olumsuz yanları:
İnternette tepkinin sadece bir tıkla, bir 'like'la veya bir mesajla
ortaya konulabilir olması, pek çok kişinin yalnızca 'modaya uymak' için
bu işlemi gerçekleştirmesine neden oluyor. Yani pek çok internet
aktivisti, aslında neyi, neden desteklediğinin veya neye, neden karşı
çıktığının bile farkında değil.
Yalnızca belirli günlerde profil fotoğrafını değiştirerek bir şeyleri
değiştirebileceğine inananlar, yaralanan vicdanları bu şekilde
rahatlatıyor ve tepkileri etkiye dönüşmeden 'uysallaşıyor.'
Sosyal medya aracılığıyla sahte kimlikler kullanarak veya olayları
çarpıtarak insanları manipüle etmek, yüz yüze olduğundan çok daha kolay.
Bu açıdan sosyal medyanın Arap Baharı'ndaki rolü üzerinde düşünülmeye
değer. Göstericilerin örgütlenmesinde elbette ki sosyal medyanın payı
vardı ancak iddia edildiği gibi devrimler Twitter sayesinde
gerçekleşmedi. Twitter sadece bir araçtı ve süreci hızlandırdı. Olaylar
sırasında İngilizce tweet ve hashtag'lerin, söz konusu ülkelerin kendi
dilindekilerden belki de çok daha fazla kullanılmış olması, devrimlerin
Twitter mahsulü olmadığının bir göstergesi.
İnternet aktivistlerinin oluşturduğu kitleler, çoğunlukla yapay ve
kolay dağılabilir nitelikte. Çünkü geleneksel kitlelerin aksine bu
kitleler, çoğunlukla kısa vadede gerçekleştirilme olasılığı yüksek
hedefler belirliyor. Ayrıca kitleden ayrılmayı güçleştiren dostluk,
yoldaşlık bağları da, bireyselliğin ön planda olduğu bu kitlelerde
bulunmuyor.
İnternet aktivizminin, sokaktaki bir eylemde hissedeceğiniz ve sizi o
kitlenin ayrılmaz bir parçası haline getirecek duyguları yaşatması
mümkün değil. Elias Canetti'nin Kitle ve İktidar kitabında dediği gibi,
deşarj olmadan kitle gerçek anlamda mevcut değildir. Deşarj anı, kitleye
dahil olan herkesin farklılıklarından kurtulduğu ve kendilerini
diğerleriyle eşit hissettiği andır. İnsanlar hiç kimsenin diğerinden
daha üstün ya da daha iyi olmadığı, ayrımların kenara atıldığı bu mutlu
rahatlama anı uğruna kitle oluşturur. (Her şey bir yana, fanatik futbol
taraftarlarının tribündeki davranışları ve tribünün bağımlılık yapıcı
etkisi de bu çerçevede incelenebilir!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder