Dünya Basın-Yayın Tekeli: Gerçeklerin Açığa Çıkmasına Mı Yoksa Gizlenmesine Mi Hizmet Ediyor
Hali hazırda küresel basın-yayın organlarının büyük kısmı 5 büyük
şirketin denetimindedir. Bunlar: "Time Warner" (CNN, TNT televizyon
kanalları ve Time dergisi), "Walt Disney Corporation" (ABC televizyon
kanalı), "News Corporation" (The Sun, The Times, The Sunday Times, New
York Post gazeteleri ile The Wall Street Journal ve Fox televizyon
kanalı) "Viacom" ve "Bertellsmann" (RTL Group). Bunların ilk dördü
Amerika, sonuncu ise Almanya menşeli basın-yayın holdingidir. Bunları
"Sony", "General Electric", "Seagram" gibi holdingler takip ediyor. Bu
şirketleri; gelirleri, çalışanlarının sayısı ve kapsadığı bölge
bakımından basın-yayın imparatorlukları olarak adlandırmak da mümkündür.
Örneğin, 2011 yılı verilerine göre; "Walt Disney Corporation"ın 156
bin, "Time Warner"ın 34 bin ve BBC televizyon kanalının 23 bin çalışanı
vardır. "Bertellsmann"ın sahip olduğu "RTL Group", Avrupa'nın 11
ülkesinde 45 televizyon ve 32 radyo kanalının hissedarıdır.
"Bertelsmann" ayrıca, dünyanın en büyük İngilizce yayın yapan yayınevi
"Random House" ile Almanya'daki "Stern" ve "Der Spiegel" dergilerinin de
hissedarıdır.
Avrupa'nın en büyük basın-yayın tekellerinden biri de "Axel Springer AG"
(Berlin) şirketidir. Şirket kıtanın 36 ülkesinde 200'den fazla gazete
ve dergi ile televizyon ve radyo kanalına sahiptir. "Axel Springer AG",
Almanya'nın gündelik gazete pazarının yaklaşık dörtte birini elinde
tutmaktadır. Bunların arasında Avrupa'nın en çok satan gazetesi olan
"Bild" de vardır. Bu sebeple, bu gazetenin hedef aldığı herhangi bir
konu, Avrupa'da günlerce konuşulmaktadır. Hedef alınan konu, çeşitli
ülkelerin farklı gazetelerinde belirli aralıklarla işlenmektedir.
Böylece, sıradan okuyucuda hedef alınan konunun çok güncel olduğuna
ilişkin ilk izlenim oluşmaktadır. Lakin gazetelerin içinde bulunduğu
basın-yayın tekeli dikkate alındığında bunun, tek bir merkezden verilen
talimatın sonucu olduğu açık ve net olarak görülmektedir. Büyük Britanya
ya da Batılı diğer ülkelerdeki nüfuzlu basın-yayın holdinglerinin tekel
konumları da, benzer durumların meydana gelmesine sebep olmaktadır.
Yukarıda saydığımız basın-yayın devleri; televizyon, radyo, gazete,
dergi gibi geleneksel alanların yanında, film çekiminden tutun kitap
basımına kadar her tür hedef kitlesine yönelik için bilgilendirme
aracına sahiptir. Bütün dünya ülkelerini ve çeşitli sosyal kesimleri
etkileme olanağı bakımından yeri doldurulamaz bir araç olan Hollywood
filmleri bu şirketlerin elindedir. Örneğin "Warner Brothers" ve "Newline
Cinema" film stüdyoları "Time Warner" şirketine, "Disney Production",
"Miramax" ve "Buena Vista" film stüdyoları "Walt Disney Corporation"a,
"Columbia Pictures" film stüdyosu "Sony"ye, "Universal Pictures" film
stüdyosu "Seagram"a, "Paramount Pictures" film stüdyosu "Viacom"
şirketine aittir. Bu isimler, herhangi bir sinema tutkunu için çok
tanıdıktır. Bütün televizyon kanallarının gündelik yayın akışında bu
film stüdyolarının filmleri büyük yer tutmaktadır.
Basın-yayın devleri çocukları da unutmamıştır. Çocuklara yönelik olan
çizgi film kahramanlarının da yaratıcıları onlardır. Mickey Mouse "Walt
Disney Corporation" şirketinin, Tom ve Jerry, Superman ve Batman "Time
Warner"ın, Cartoon Network karakterleri ise "News Corporation"ın
yarattığı kahramanlardır. Bugün sinema uzmanları da, artık çizgi
filmlerin çocukların vaktinden önce büyümesine yönelik olduğu ve genel
olarak onların yaş grubuna uygun olmadığı konusunda uyarıyor.
Böylelikle, daha çocukluktan insanların hafızasına sevilen bir eğlence
olarak kazınan bu basın-yayın imparatorlukları, sundukları bilgiye
insanları hayatlarının ilerleyen dönemlerinde inandırmak için zemin
hazırlamaktadır.
Diğer taraftan, küresel basın organlarının çoğu, dünyanın en güçlü haber
ajanslarının verdiği bilgilerden yararlanmaktadır. "Reuters" (Londra),
"Associated Press" (New York), "CNN" (Atlanta), "New York Times Service"
(New York), "Agence France Press" (Paris) haber ajansları dünya çapında
büyük bir şebeke kurmuştur ve dünya kamuoyunu onlar
bilgilendirmektedir. Örneğin, "Reuters" Ajansı'nın 94 ülkede 200 şehirde
bürosu var, "Associated Press"in 120 ülkede 243 bürosu vardır ve
1700'den fazla gazete, 5000'den fazla televizyon ve radyo kanalı bu
haber ajansının bilgilerini kaynak olarak almaktadır. Bu durumda ise,
bilgilendirme tek taraflı ve daha ziyade amaçlı olur. Dünya kamuoyu bazı
durumlarda gerçek bilgiyle değil, bu ajansların istediği bilgiyle
bilgilendirilir. Gözlemler, adı geçen basın-yayın devlerin amaçlarına
uymayan haberlerin dünya kamuoyuna ulaştırılmasının uygulamada mümkün
olmadığını göstermektedir.
Basın-yayın kurumların faaliyetinde özel bir husus da nüfuzlu
basın-yayın kurumlarının yöneticilerinin Bilderberg Kulübü'nün
geleneksel katılımcıları olmasıyla ilgilidir. Faaliyeti kamuya açık
olmayan Bilderberg Kulübü daha ziyade siyasi süreçleri yönlendirmek için
Batılı bazı çevrelerin yarattığı bir çerçevedir. Başlıca amacı gerçek
bilgi teminatı olan kitle iletişim araçlarının gizli teşkilatların
işinde katılımı ise, basın-yayının çoğulculuk ve şeffaflık ilkeleri ile
uyuşmamaktadır.
Bilderberg Kulübü Danışmanlar Kurulu başkanı olan David Rockefeller'ın
1991 yılında Baden Baden'de kulübün yıllık toplantısındaki sözleri
dünyanın nüfuzlu basın-yayın kurumlarının bu perde arkası siyasi
süreçlere katılımını doğruluyor: "Washington Post, New York Times, Time
dergisi ve diğer büyük yayın kurumlarına minnettarız. Bu kurumların
direktörleri 40 yıla yakın süredir bizim toplantılarımıza katılmakta ve
geçen dönem zarfında gizliliğe ilişkin verdikleri taahhütlere sadık
kalmaktadır. Eğer biz o dönemde kamuoyu önüne çıkarılsaydık, dünya
çapındaki planlarımızı yerine getirme olanağımız olmayacaktı".[i]
İlgilenenler için belirtelim ki, basına sızan bilgilere göre 2012
yılında Bilderberg Kulübü'nün toplantısına "Washington Post Company",
"The Economist", "Financial Times", "Le Monde", "Bonnier AB" (İsviçre),
"Der Standard" (Avusturya) ve "Hürriyet" (Türkiye) gazetelerinin
yöneticileri katılmıştır. Bu sebeple, yakın dönemde dünyanın siyasi
görünümüne ilişkin bu yayınlarda yayınlanabilecek bilgiler özel bir
hassasiyet gerektiriyor.
Böylelikle araştırmalar, dünya sinema endüstrisi, televizyon yapımları,
televizyon kanalları, yayınevleri ile gazete ve dergilerin çoğunun
yaklaşık 50'ye yakın şirketin elinde toplandığını göstermektedir.
İstenilen demokratik standartlara esasen basın-yayının bu tür
tekelleşmesi kabul edilmezdir. İlginçtir ki, film çekiminden tutun
gazete ve dergi yayınına kadar basın-yayın alanına hâkim olan bu
şirketlerin hissedarları arasında, bankalar ve diğer mali kurumlar da
yer alıyor. Böylelikle, büyük banka sahipleri ya da genel olarak iş
dünyası, basın-yayın odakları olarak da küresel çerçevede siyasi ve
iktisadi süreç ve eğilimlere yön verme olanağına sahiptir. Bu durumda
ise, gündelik hayatımızda edindiğimiz bilginin amaçlı olup olmadığı
sorusu doğmaktadır.