14 Haziran 2013 Cuma

Dünya Basın-Yayın Tekeli: Gerçeklerin Açığa Çıkmasına Mı Yoksa Gizlenmesine Mi Hizmet Ediyor

Hali hazırda küresel basın-yayın organlarının büyük kısmı 5 büyük şirketin denetimindedir. Bunlar: "Time Warner" (CNN, TNT televizyon kanalları ve Time dergisi), "Walt Disney Corporation" (ABC televizyon kanalı), "News Corporation" (The Sun, The Times, The Sunday Times, New York Post gazeteleri ile The Wall Street Journal ve Fox televizyon kanalı) "Viacom" ve "Bertellsmann" (RTL Group). Bunların ilk dördü Amerika, sonuncu ise Almanya menşeli basın-yayın holdingidir. Bunları "Sony", "General Electric", "Seagram" gibi holdingler takip ediyor. Bu şirketleri; gelirleri, çalışanlarının sayısı ve kapsadığı bölge bakımından basın-yayın imparatorlukları olarak adlandırmak da mümkündür. Örneğin, 2011 yılı verilerine göre; "Walt Disney Corporation"ın 156 bin, "Time Warner"ın 34 bin ve BBC televizyon kanalının 23 bin çalışanı vardır. "Bertellsmann"ın sahip olduğu "RTL Group", Avrupa'nın 11 ülkesinde 45 televizyon ve 32 radyo kanalının hissedarıdır. "Bertelsmann" ayrıca, dünyanın en büyük İngilizce yayın yapan yayınevi "Random House" ile Almanya'daki "Stern" ve "Der Spiegel" dergilerinin de hissedarıdır. Avrupa'nın en büyük basın-yayın tekellerinden biri de "Axel Springer AG" (Berlin) şirketidir. Şirket kıtanın 36 ülkesinde 200'den fazla gazete ve dergi ile televizyon ve radyo kanalına sahiptir. "Axel Springer AG", Almanya'nın gündelik gazete pazarının yaklaşık dörtte birini elinde tutmaktadır. Bunların arasında Avrupa'nın en çok satan gazetesi olan "Bild" de vardır. Bu sebeple, bu gazetenin hedef aldığı herhangi bir konu, Avrupa'da günlerce konuşulmaktadır. Hedef alınan konu, çeşitli ülkelerin farklı gazetelerinde belirli aralıklarla işlenmektedir. Böylece, sıradan okuyucuda hedef alınan konunun çok güncel olduğuna ilişkin ilk izlenim oluşmaktadır. Lakin gazetelerin içinde bulunduğu basın-yayın tekeli dikkate alındığında bunun, tek bir merkezden verilen talimatın sonucu olduğu açık ve net olarak görülmektedir. Büyük Britanya ya da Batılı diğer ülkelerdeki nüfuzlu basın-yayın holdinglerinin tekel konumları da, benzer durumların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Yukarıda saydığımız basın-yayın devleri; televizyon, radyo, gazete, dergi gibi geleneksel alanların yanında, film çekiminden tutun kitap basımına kadar her tür hedef kitlesine yönelik için bilgilendirme aracına sahiptir. Bütün dünya ülkelerini ve çeşitli sosyal kesimleri etkileme olanağı bakımından yeri doldurulamaz bir araç olan Hollywood filmleri bu şirketlerin elindedir. Örneğin "Warner Brothers" ve "Newline Cinema" film stüdyoları "Time Warner" şirketine, "Disney Production", "Miramax" ve "Buena Vista" film stüdyoları "Walt Disney Corporation"a, "Columbia Pictures" film stüdyosu "Sony"ye, "Universal Pictures" film stüdyosu "Seagram"a, "Paramount Pictures" film stüdyosu "Viacom" şirketine aittir. Bu isimler, herhangi bir sinema tutkunu için çok tanıdıktır. Bütün televizyon kanallarının gündelik yayın akışında bu film stüdyolarının filmleri büyük yer tutmaktadır. Basın-yayın devleri çocukları da unutmamıştır. Çocuklara yönelik olan çizgi film kahramanlarının da yaratıcıları onlardır. Mickey Mouse "Walt Disney Corporation" şirketinin, Tom ve Jerry, Superman ve Batman "Time Warner"ın, Cartoon Network karakterleri ise "News Corporation"ın yarattığı kahramanlardır. Bugün sinema uzmanları da, artık çizgi filmlerin çocukların vaktinden önce büyümesine yönelik olduğu ve genel olarak onların yaş grubuna uygun olmadığı konusunda uyarıyor. Böylelikle, daha çocukluktan insanların hafızasına sevilen bir eğlence olarak kazınan bu basın-yayın imparatorlukları, sundukları bilgiye insanları hayatlarının ilerleyen dönemlerinde inandırmak için zemin hazırlamaktadır. Diğer taraftan, küresel basın organlarının çoğu, dünyanın en güçlü haber ajanslarının verdiği bilgilerden yararlanmaktadır. "Reuters" (Londra), "Associated Press" (New York), "CNN" (Atlanta), "New York Times Service" (New York), "Agence France Press" (Paris) haber ajansları dünya çapında büyük bir şebeke kurmuştur ve dünya kamuoyunu onlar bilgilendirmektedir. Örneğin, "Reuters" Ajansı'nın 94 ülkede 200 şehirde bürosu var, "Associated Press"in 120 ülkede 243 bürosu vardır ve 1700'den fazla gazete, 5000'den fazla televizyon ve radyo kanalı bu haber ajansının bilgilerini kaynak olarak almaktadır. Bu durumda ise, bilgilendirme tek taraflı ve daha ziyade amaçlı olur. Dünya kamuoyu bazı durumlarda gerçek bilgiyle değil, bu ajansların istediği bilgiyle bilgilendirilir. Gözlemler, adı geçen basın-yayın devlerin amaçlarına uymayan haberlerin dünya kamuoyuna ulaştırılmasının uygulamada mümkün olmadığını göstermektedir. Basın-yayın kurumların faaliyetinde özel bir husus da nüfuzlu basın-yayın kurumlarının yöneticilerinin Bilderberg Kulübü'nün geleneksel katılımcıları olmasıyla ilgilidir. Faaliyeti kamuya açık olmayan Bilderberg Kulübü daha ziyade siyasi süreçleri yönlendirmek için Batılı bazı çevrelerin yarattığı bir çerçevedir. Başlıca amacı gerçek bilgi teminatı olan kitle iletişim araçlarının gizli teşkilatların işinde katılımı ise, basın-yayının çoğulculuk ve şeffaflık ilkeleri ile uyuşmamaktadır. Bilderberg Kulübü Danışmanlar Kurulu başkanı olan David Rockefeller'ın 1991 yılında Baden Baden'de kulübün yıllık toplantısındaki sözleri dünyanın nüfuzlu basın-yayın kurumlarının bu perde arkası siyasi süreçlere katılımını doğruluyor: "Washington Post, New York Times, Time dergisi ve diğer büyük yayın kurumlarına minnettarız. Bu kurumların direktörleri 40 yıla yakın süredir bizim toplantılarımıza katılmakta ve geçen dönem zarfında gizliliğe ilişkin verdikleri taahhütlere sadık kalmaktadır. Eğer biz o dönemde kamuoyu önüne çıkarılsaydık, dünya çapındaki planlarımızı yerine getirme olanağımız olmayacaktı".[i] İlgilenenler için belirtelim ki, basına sızan bilgilere göre 2012 yılında Bilderberg Kulübü'nün toplantısına "Washington Post Company", "The Economist", "Financial Times", "Le Monde", "Bonnier AB" (İsviçre), "Der Standard" (Avusturya) ve "Hürriyet" (Türkiye) gazetelerinin yöneticileri katılmıştır. Bu sebeple, yakın dönemde dünyanın siyasi görünümüne ilişkin bu yayınlarda yayınlanabilecek bilgiler özel bir hassasiyet gerektiriyor. Böylelikle araştırmalar, dünya sinema endüstrisi, televizyon yapımları, televizyon kanalları, yayınevleri ile gazete ve dergilerin çoğunun yaklaşık 50'ye yakın şirketin elinde toplandığını göstermektedir. İstenilen demokratik standartlara esasen basın-yayının bu tür tekelleşmesi kabul edilmezdir. İlginçtir ki, film çekiminden tutun gazete ve dergi yayınına kadar basın-yayın alanına hâkim olan bu şirketlerin hissedarları arasında, bankalar ve diğer mali kurumlar da yer alıyor. Böylelikle, büyük banka sahipleri ya da genel olarak iş dünyası, basın-yayın odakları olarak da küresel çerçevede siyasi ve iktisadi süreç ve eğilimlere yön verme olanağına sahiptir. Bu durumda ise, gündelik hayatımızda edindiğimiz bilginin amaçlı olup olmadığı sorusu doğmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder